16 Aralık 2013 Pazartesi

PEKİ YA SONRA!

Bu yazı üniversiteye hazırlanan gençler için yazılmıştır.

  Çok iyi biliyorum ki yazdan beri belki de geçen senelerden beri üniversite sınavına hazırlanarak zamanınızı geçirdiniz, belki de yapmak istediklerinizi ertelediniz. Bunu bildiğimi belirtmek istedim çünkü size New York'ta geçen size uzak bir karakterin anlatıldığı bir romanın kahramanıymış gibi görünmek istemem doğrusu. Bu bağlamda anlatacağım her şey bir üniversiteye hazırlanan öğrenci (ÖSS, YGS, OGS, KGS...) için evrensel bir kehanet niteliğinde olacaktır.

  Üzülerek söylemek isterim ki şuan yaşadığınız dönem ( hepimizin yaşadığı dönem ) 18-25 yaş arası yaşanılan dönemin sadece bir aşaması. Bunun adı hazırlanma dönemi. Belki de hiç bilmediğiniz bir yere hazırlanıyorsunuz. Hatta kendimden örnek vermem gerekirse hayatımda hiç gidip görmediğim, orada okuyan bir arkadaşımı ziyaret dahi etmeden hazırlanmaya başladığım bir yerdi üniversite. Fakat dillerden düşmezdi    '' üniversite ortamı ''. Boş hayallerle başlayan macera üniversiteyi kazandıktan sonra  (kazanmak diye bir şey yoktur atanma vardır) hayal kırıklıklarıyla devam ediyor. Size bu yazıyı yazmamdaki temel amaç şuan 0,67 dk. da soru çözebilen bir beyine durup bir de yukarıya bakması gerektiğini söylemek. Tabi bunu söylemek bana kolay geliyor çünkü benim çözmem gereken tonlarca yaprak test, milli servet israfı soru bankaları yok ama benim 6 sene önceki zehir gibi fikirleri olan halimden şimdi eser olmadığı için sizlerin henüz körelmeden dünyaya ne kadar faydalı olabileceğinizi anlatmak istiyorum. Asıl sorun sizin durmadan test çözmek zorunda olmanız değil, buna alışkanlık edinmeniz. Özellikle sayısal öğrencilerinin analitik düşünmede ne kadar geri kaldığını üniversitedeki gözlemlerinden söyleyebilirim. Üniversiteye girmek şu hayatta koyacağınız hedefler içindeki en kolay ulaşılabilir olanıdır. Yapmanız gereken test çözmek ve konu anlatımı çalışmak. Biliyorum küfürler yükseliyor ama bu konuda bana güvenin şu anda size zor gelmesinin tek sebebi üzerinizdeki baskı ve her gördüğünüz ortamda test çözmeye çalışan hayattaki tek amacı senin bulunduğun ortamda sana '' bak senin lay lay lom yaptığın zamanda rakiplerin çalışıyor '' mesajını vermeye çalışan Matrix deki kırmızılı kadınlardır.

  Üniversite son sınıftayken asıl meselenin buraya girmek değil de buradan zarar görmeden çıkabilmek olduğunu düşünmüştüm. Yine bir ama geldi ve bu konuda da yanıldığımı farkettim. Şimdi de yeni trendim ''arkadaşlar mesele mezun olduktan sonra''. HADİ LAN!!! ve işte klavye başındayım.
  Hayatım boyunca hayatın anlamını sorgulayıp mutsuz olmayı alışkanlık edinmiş biri olarak üniversite 3. sınıftan sonra sistemin bir parçası olmayı kabullenmiş ve sosyal hayatımda yaşadığım sıkıntılara rağmen mutlu olabilmeyi başardım kabullenerek. Fakat çok geçmeden mezun olduktan 4-5 ay sonra kendime gelmeye başladım ve ben aslında kimdim sorusunu sormaya başladım. Bu sorgulama beni üniversiteye hazırlanmadan önceki halime götürdü ve çürümeye başlayan Türk gençlerinin beyinlerinin buradan başladığını hatırladım. Çok fazla üniversiteyi anlatıp ta elinizdeki testleri çöpe atmanızı istemem bunu daha sonraki yazılarımda yapacağımdan emin olabilirsiniz. Hatta üniversite öğretim görevlilerinin isimlerini de vererek aslında Türkiye'de gerçek bir üniversite eğitiminin verilmediğini de anlatacağım.

  Şimdilik özet olarak ; siz önündeki sonu göremeyip de cesurca onun uğruna savaşan zehir beyinler, kafayı kaldırma vakti geldi. Biliyorum ki izlediğiniz filmden, maçtan, diziden eskisi kadar zevk alamıyorsunuz. Sırf bitirmeniz gereken sorular olduğu halde onları yapmadığı için istediklerini de yapmayıp vicdanen kendinizi rahatlattığınızı da biliyorum. Birçok insan bunun üniversitede de devam edeceğini düşünür. Onların yanıldığını peşinen söyleyeyim evet üniversitede de birçoğumuz bunu yaptı ama bunun sebebi sınava hazırlanırken ki alışkanlıklarımızdandır. Şimdi kaldır kafanı şimdi diklen bugün o filmi izle yarına O'nu yenmiş olarak başla! 3 yıl sonra bir ödev yetiştirmeye çalıştığın vakit önceden yenmiştim yine yenerim dersin. Diyemezsen sabah 9:00 akşam 6:00 1500 lira başlangıç maaş artı yol yemek olduğunda bayram edersin. Bunu küçümsediğim için değil bunu çok istemediğinizi düşünerek söyledim. Malesef bu konuda çok karamsarım Türkiye'de isteyip de bir bölüme girmek zor bir iş olmasının yanı sıra girdiğiniz bölümden umduğunuzu bulmak apayrı bir iş. Onun için söylemem gerekir ki para kazanacağınız meslek yerine hayatınızın geri kalanında olmak istediğiniz insan olmanızda size en faydalı olabilecek bölümü tercih edin. Çünkü hiçbir meslek para kazandırmaz. Yüzüklerin Efendisi'nde yüzüğü Frodo takınca olana bakın bir de Leydi Galadriel' in eğer ben takarsam ne olurdu diye anlattığı repliği hatırlayın. Her mühendis,mimar,avukat,doktor diploması olan aynı adam değildir. Üzerinize en çok yakışanı giyin size giydirilmek isteneni değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder