10 Ekim 2021 Pazar

Bedava Bitcoin Kazanma Şansı

     Kripto para piyasalarının bir hayli yükselmesi ile birlikte toplumun bu yöne ilgisi her geçen gün artmakta. Kısa bir süre önce insanların şüphe ile yaklaştığı, bundan bir şey çıkmaz dediği kripto para piyasalarına şimdilerde ilgi büyük. Haliyle daha fazla insan bu piyasaya girmek ve kar elde etmek için borsaları takip ediyor, kur sitelerini tarayıcılarının kısa yollarına ekliyor. Piyasalar şu an dalgalı bir görünüme sahip olsa da kendini sürekli artıran bir yapıda olduğunu kanıtladı. Her zirve noktasından sonra eleştiren kişilerin bir daha bu seviyelere gelmeyeceği iddialarına maruz kalsa da her seferinde yeni rekorlar kırdı.


    Ancak piyasaların bu kadar yükselmesi ile birlikte insanların bu paralardan alıp yatırım yapması biraz güçleşti. Aslında yapabilecekleri yatırımın boyutu küçüldü desek daha doğru olacak. Hem kripto para piyasalarının artması hem de ülkemizdeki döviz kurlarının artması piyasayı daha korkutucu ama bir o kadar da cezbedici hale getirdi. Dolayısıyla insanlar zaten zor kazandıkları paralarını bu tarz yerlere yatırmaktan çekiniyorlar. Pek haksız da sayılmazlar açıkçası zira bazı kripto paralar yüzde 400-500 lere varan kar sağlarken kimisi paranızı bir anda pula çevirebiliyor.



   Peki satın almadan bitcoin ya da benzeri kripto paraları kazanmanın bir yolu yok mu? Var elbette, madencilik yapabilirsiniz. Madencilik en basit şekli ile sistemin sağlıklı bir biçimde çalışması için sisteme hesaplama gücü sağlayarak bu fedakarlığın karşılığında ödül kazanmak anlamına geliyor. Ancak yıllar içinde madenciliğin zorluk seviyeleri o kadar arttı ki artık karlı bir şekilde madencilik yapabilmek için araba fiyatına varan yatırım yapmanız gerekiyor.



     İşte bu durum bizi konumuza getiriyor. Bu kripto paraları bedava kazanma şansı yok mu? Evet, var. 2013 yılından beri kullandığım ve aşağıda adresini verdiğim sitenin çalışma mantığı çok basit. Kayıt oluyorsunuz sonra saat başı siteye girip "Roll" butonuna basıyorsunuz. Cep telefonundan bile çok rahat bir şekilde girilebiliyor.

                                      

Adres : freebitco.in

    Ayrıca sitede kazancınızı katlama şansı sunan bir de High/Low oyunu var. Ancak bu oyunda biraz dikkatli olmakta fayda var. Zira güzel güzel kazandırdığı gibi bir anda bakiyeniz azalabilir. Otomatik bet seçeneği ile belirlediğiniz özelliklerde her seferinde tıklamak zorunda kalmadan bet oyununu oynayabilirsiniz. Bir sonraki yazımda bu kısmı daha detaylı anlatacağım.



    Kazancınız belli bir miktara ulaştığında sitedeki btc bakiyenizi istediğiniz borsaya aktarabiliyorsunuz. Kesinlikle ödemeler yapılıyor bu konuda şüpheniz olmasın. Sitenin kuruluşuna şahit olan ve ilk kullanıcılarından olan ben bunu size garanti edebiliyorum. 


    Güzel kazançlar elde etmeniz dileklerimle şimdilik hoşçakalın.

21 Ocak 2014 Salı

İdealist Olmak, İdealist Kalmak

  Türk Dil Kurumu' nun tanımıyla "ülkü" dür ideal. Yani Fransızca' dan gelme bu sözcük yaşam felsefesini belirtir bir insan için. Maalesef bu sözcük bizim hayatlarımıza çok erken yaşta girer: Hayattaki idealin ne ?
Çok saçma soru olmakla birlikte anlatım bozukluğunun daniskasıdır. Bu efsanevi saçmalığını 14-15 yaşındaki çocuklara sorularak taçlandırır. Aslında cümlenin bir suçu yok bütün sorun bu soruyu soran boş beyinlerde. Neticede bu soruyu entelektüel bir beyin bu şekilde sormaz en azından o yaştakilere. Bence bu sorunun doğrusu " Nerede olmak seni mutlu ederdi ? ". Evet yanlış okumadınız ne alakası var diyebilirsiniz ama buradan alacağınız cevap ve akabinde soracağınız ince sorularla bir çocuğun idealini öğrenmeyip onun kendi idealini öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Bunun ne önemi var ? sorusuna gelince " Yahu bu dünya düzeninde idealist olmak çok zor iş " klişesini ortadan kaldırmanın temelinin önce kişiye idealini öğretmekten geçmesidir.
Özellikle Türk gençlerinin ebeveynleri tarafından çok sık duyabileceği oğlum idealist düşünme veya idealist olma telkinleri çok rahatsız edici gelir. Bizde gençlere toplum olarak bir idea (düşünce)  yükleyip sonra bir ideal (ülkü) edinme zorunda bırakıp sonra onları idealist olmaktan vazgeçiren bir anlayış var, burada biraz sıkıntı gözüküyor.
  Kişi kendini bulamadığı takdirde yaşadığı hayat başkalarının hayatları olmaya devam edecek. Gün gelirde önemli kararlar vermek zorunda kaldığında temeli olmayan bir ideale dayandırıldığından yanlış kararlar verebilecek. Böylece kişi hem idealist davranabilmek için yanlış kararlar verecek hemde vermek istediği kararları verdiğinde idealist davranmadığından vicdan azabı çekecek. Ben size soruyorum peki biz hiç mutlu olamayacak mıyız ?
  Bu kadar umutsuzluğun ardından çözüm önerisi sunmak boynumuzun borcu artık. Ebeveynlerin zihniyetinden kurtulmak! Evet anne babalarımız hep bizim iyiliğimizi düşünüyorlar bizde hep buna tav oluyoruz. Fakat düşündüğünüzde annemiz biz erkek çocuklarının halı saha maçı yapmalarını bile aslında istemiyor sakatlık korkusundan. Sizce bu iyilik olabilir mi? Bu sadece korumacılıktır. Bizlere itelenen idealler de hep bu doğrultudadır. Siyasete ilgisiz bırakılmamız, üniversitelerde mühendis, mimar, avukat vs. olmak zorunda bırakılmamız hep korumacı yaklaşımdan kaynaklıdır. Çünkü X kuşağından okumuş olan insanlar hep iyi bir ekonomik durumda oldular. Aynısı Y kuşağından bekleniyor ama şimdi işler değişik. Günümüzde üniversite sayısı inanılmaz arttı ve doğal olarak okuyan insan sayısı da arttı. Bu oranda bakacak olursak okuyan herkesin ekonomik rahatlık kazanma olasılığı bir hayli azaldı.
  Üniversite saçmalıklarının yanı sıra seçtiğimiz iş, arkadaş, eşlerde hep başkalarının dayatmaları üzerine kurulu aslında. Her ne kadar biz farkında olmasak da seçimlerimiz hep '' millet ne der '' filtresinden geçer. O zaman bir tercih yapmamız gerekecek başkasının hayatını yaşayıp başkası gibi ölüp ''idealist'' mi kalacağız ? Yoksa başkasının hayatını yaşayıp kendimiz gibi ölüp idealist mi olacağız? seçim sizin...

13 Ocak 2014 Pazartesi

Bedava Üniversite Dersleri

     Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi ile birlikte bize sunduğu olanaklarda hızla artıyor. İşte bu olanaklardan bir taneside bedava erişilebilir üniversite dersleri (open courseware). Günümüzde para ile satılmayan ya da para talep etmeden bütün kaynağa ulaşamadığınız şeyleri düşününce bu gayet iyi bir gelişme. İlk örneğini ABD'deki MIT Üniversitesinde gördüğümüz bu harika olanak artık ODTÜ tarafındanda sağlanıyor. Henüz gelişmekte olan bir fikir olduğu için her dersi bulamıyorsunuz ancak bu haliyle de birçok kişiye fayda sağlayacak konumda. Özellikle MIT nin sayfasında her bölüm için bir çok ders vidyosu, örnek soruları ve sınavları mevcut. Ancak youtube üzerindende vidyolara direkt olarak ulaşabilirsiniz. Eğer şu anda okuyor ve çalışmanız gereken sınavlarınız var ise ve ekstra kaynak arıyorsanız bir göz atın derim.

MIT nin açık ders sitesi:
ocw.mit.edu

ODTÜ nün açık ders adresi:
ocw.metu.edu.tr

Ayrıca;
www.acikders.org.tr

12 Ocak 2014 Pazar

Kireçlerden kurtulun

     Yaşadığınız bölgedeki su kaynakları dolayısıyla çeşmenizden akan su bir hayli kireçli olabilir ve bu birçok alanda canınızı sıkabilir. Mesela en basitinden çaydanlıkta kaynattığınız suyu musluktan kullanıyorsanız bir süre sonra çaydanlığınızın içi bembeyaz olacaktır ve hem su geç kaynayacaktır hemde kaynarken garip sesler çıkaracaktır. Aynı durum kettle içinde geçerli. Geç kaynaması hem can sıkar hemde daha fazla elektrik tüketimine sebep olur. Bu durumdan kurtulmak için içme suyu kullanmak en mantıklısı ancak musluktan kullanmak size daha uygun geliyorsa bununda çözümü var; limon tuzu. Çaydanlığınıza ya da kettle ınıza kireçli yüzeyleri kaplayacak şekilde su doldurun (musluk ya da içme suyu farketmez) ve daha sonra her yerde bulabileceğiniz limon tuzundan bir miktar içine boşaltın ve beklemeye bırakın. Şahsen benim elimdeki çaydanlık kireçle tamamen sıvanmış durumdaydı ve içi bembeyazdı. Kaynarken çıkan sesler çok sinir bozucuydu ve kaynama süresi bir hayli uzamıştı. Bu derece kireci tamamen geçirmek için 2 gün boyunca suyu belli saat aralıklarında sürekli değiştirerek kireçten tamamen kurtuldum ve ayna gibi bir çaydanlık elde ettim. Tabi ki limon tuzundan farklı çözümlerde mevcut ancak ben doğal olması, fazla kimyasal ürün içermemesi ve sağlık açısından daha uygun gördüğüm bu yöntemi tercih ediyorum.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Directx has encountered an unrecoverable error sorunu

     Directx has encountered an unrecoverable error sorunu yine çift ekran karta sahip olan diz üstü bilgisayarlarda bazı uygulama ve oyunların çalıştırılması esnasında yaşanıyor. Yüksek grafik içeren oyun ya da program çalıştırmaya kalktığınızda bu hatayı alıyorsunuz ve program açılmıyor. En son örneğini Call of Duty: Ghosts oyununda gördüm. Sorunun çözümü ise aslında gayet basit. Öncelikle masaüstüne sağ tıklayıp ekran kart ayarlarınıza giriyorsunuz ve hangi programın hangi ekran kartı ile açılacağını seçeceğiniz bölüme tıklıyorsunuz.

     NVIDIA ekran kartları için;

Masaüstü>Sağ tık>NVIDIA kontrol paneli>3d ayarlarını yönet>Program ayarları>çalıştıracağınız programın yanındaki seçeneği yüksek perfomansa getirip çalıştırabilirsiniz.

     RADEON ekran kartları için;

Masaüstü>Sağ tık>Grafik özellikleri>Oyun>3d uygulama ayarları>Ekle ye basıp çalıştıracağımız programın kısayolunu seçip, yüksek performansa ayarladıktan sonra çalıştırabilirsiniz.

     Bu sorunu yaşadığınız her program için aynı yolu izleyip programınızı çalıştırabilirsiniz.

5 Ocak 2014 Pazar

Kıbrıs İskele



   Sırtımızda  kamp  çantaları ile Karpaza bisikletle gidilir mi sorusunun cevabını öğrenmek için  düşüyoruz Karpaz yollarına. Çadırımızı,  yiyeceklerimizi ve ekipmanlarımızı hazırladıktan sonra  sabahın 06:30 unda Karpaza doğru pedallamaya  başlıyoruz. Güzelyurt çıkışında köpeklerin azizliği tempomuzu arttırmak ve uykumuzun açılmasını sağlıyor ve aklımızda yolculuk acaba nasıl bitecek sorusu ile hızlanıyoruz..



   Lekoşa-Güzelyurt yolunda hesaba katamadığımız şiddetli rüzgar,  hızımızı önemli derecede yavaşlatmaya ve molalarımızı arttırmaya neden oluyor ve  Lefkoşaya hesapladığımızdan 1,5 saat gecikmeli varıyoruz. Bu yolda bizi üzen bir durum daha var ki yolda gördüğümüz hayvan ölüleri.  Sürücülerin dikkatsizliğinden mi yoksa bölgenin konumundan mı bilemiyorum  her kilometrede bir  hayvan ölülerine rastlamak biraz can sıkıcı oluyor. İnsanlar bu konuda biraz daha dikkatli olunmaya davet ediyoruz. Mola verdiğimiz ve yol tarifi sorduğumuz yerlerde  insanların bize ‘’Karpaza  neden araba ile gitmiyorsunuz manyak mısınız ‘’ demesi sıradan bir durum oluşturmaya başlıyor,  maceracı ruh kavramından uzak oldukları için işin sonunda anlaşamıyoruz tabi.


   Ve sonunda İskele yolu tabelasını görüyoruz ve doğru yolda olmanın sevinci ile yolumuza devam ediyoruz. Lefkoşa yolundaki rüzgarın yorucu etkilerini yavaş yavaş hissediyoruz ve hızımızdaki düşüşe engel olamadığımızdan yavaş tempoda pedallamak  zorunda kalıyoruz. Konaklama yerimiz olan İskeleye gecikme ihtimali biraz endişe verse de , fazla gecikmeden  İskeleye varıyoruz. Karanlığın çökmesinden dolayı dinlenmeye vakit ayırmadan hemen çadırımızı kurmaya koyuluyoruz. Dalgaların yumuşatıcı sesi ve yorgunluğun etkisi ile güzel bir dinlenme ve uyku ile günü bitiriyoruz. Ertesin gün sağlık sorunlarımızdan dolayı Karpaz’a kadar gidemeyeceğimizi anlıyoruz (kondisyonun uzun yolda önemini daha net kavrıyoruz) ve onun yerine İskele’yi keşfetmeye karar veriyoruz. 


   İskele, Mesarya Ovası ile Karpaz-Yarımadasının keşistiği, Mağusa’ya 20km, Lefkoşa’ya 55km mesafede olan yeşilin mavi ile buluştuğu şirin bir sahil kasabası. Bölgede birçok turistik tesis, balıkçı restaurantı  ve müze bulunmakta.  Kıyıdaki balıkçılarla yaptığımız sohbette İskele hakkında biraz bilgi alma şansımız oluyor. 1974 öncesinde Rum halkının yaşadığı bu yerin adı ‘’Trikomo’’muş  daha sonra 1974 barış harekatı ile birlikte Güney’den Kuzey’e toplu göç başlatan Larnaka Türk halkı bu sahil kasabasına yerleştirilmiş ve o tarihten beri burası ‘’İskele’’ olarak adlandırılmış.

   Sabah kalktığımızda ilk ilgimizi çeken şey amatör balıkçılar olmuştu. Kamp kurduğumuz yerin hemen yakınındaki sahilden   her pazar balıkçılar arabaları ile birlikte getirdikleri kayıkları ile  buraya balık avlamaya geliyorlarmış. Aslında bu bizim için biraz şaşırtıcı olmuştu çünkü Kıbrısta ilk defa bu şekilde balık avlamaya gelenleri görmüş olduk. Onlardan öğrendiğimiz kadarıyla buralara  balık çitfliği kurulmak isteniyormuş fakat yerli halk bunun turizmi etkileyeceğinden  bu konuda direnişteymiş. Bize dünyada çok az benzeri bulunan Kireç Anataşı Florası olarak adlandırılan kayalıktan bahsediyorlar. Kayalıkta bulunan ve nesli tükenmekte olan Kıbrıs’a özgü bitkileri korumak amacıyla 2000 yılında İskele Doğal Hayat Bilgi Merkezi kurulmuş bu kayalığın yanına  (ulaşım sorunu yaşadığımızdan bu güzel yeri ne yazık ki göremiyoruz).  

   
   İskele’nin içine ilerlediğimizde İskele İkon Müzesi eski adıyla Panayia Theodokou Kilisesi’ne rastlıyoruz. Bizans döneminde yapılan  beyaz mermer taşı ile Franko-Bizantin mimarisi taşıyan kilisede 91 adet ikonlar (Ortodokslarda görülen İsa, Meryem veya azizlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılan dinî içerikli resimleri) bulunmakta.




   Daha sonra rotamızı İskeleye 5 km uzaklıkta olan Boğaz kasabasına çeviriyoruz.  Boğaz ufak fakat çok etkileyici bir kasaba, harika balıkçı restaurantları, ufak  barı ve sevimli balıkçı  sığınağıyla görülmeye değer ve bunların sadece 50 metre çapında bir çember içine sığmış olması çok hoş bir görüntü oluşturuyor. Kasabada bunların yanında birkaç ufak otel ve bir plajı da bulunmakta. Karpaz’a giderken buraya uğrayıp  denize karşı olan restaurantlarında  balığınız yerken bir yandan sevimli balıkçı sığınağını seyredip ve bir yandan gün batımını izlemek size  mükemmel bir an yaşatacaktır.



    Belki de sağlık sorunları yüzünden Karpaz’a ilerleyememek bizim için bir şanstı çünkü İskele’nin ve çevresinin bu yanlarını görmeden ilerlemiş olacaktık. Bu gezi araba ile giderken yolda ne kadar çok şey kaçırdığımızı bana bir kere daha hatırlattı ve daha Karpaz yolunda böyle güzellikler varsa kim bilir oraya gidene kadar yol üstünde ne kadar harika yerler vardır düşüncesi beni daha da heyecanlandırdı…




3 Ocak 2014 Cuma

P90X

"How to Bring it"

  İnsanlar sürekli bir yaşam felsefesinin parçası olmaya çalışırlar, daha sonra gerekliliklerini yerine getiremedikleri vakit bu bana göre değilmiş derler. En azından daha olgun olanları bunu kabul eder ve erken vazgeçer. Kimi yoga (http://insanicininsan.blogspot.com/2013/12/yoga-nedir.html), kimi karma, kimi aikido, kimi dans vs. Bunlar genellikle zayıflama temelli tercih edildiğinden yaşamın amacını aramayıp sağlık amaçlı bir program isteyen varsa P90X 'i kesinlikle öneririm.
  Hayatımın son 4 senesini spor salonlarına para ödemekle geçirdim. Her Türk genci gibi ödediğim para kadar gitmedim. Hep bir heves başladım "haftanın 4 günü gidecem Spartacus olacam" diyerek kendimi kandırdım. Şu gerçeği biraz geç fark ettim İstanbul'da spor salonuna gidilmeeezzz hele ki bir erkeksen. Hanım arkadaşlar için tercihe bağlı. İlgi eksikliği hisseden varsa özellikle tavsiyemdir. Şaka bir yana bu kadar zaman sporla iç içe olup da en çok faydasını gördüğüm şey Hz.Tony Horton'un P90X' idir.
  P90X ünlü motivatör Tony Horton ve saz arkadaşları tarafından hazırlanan 90 günlük bir spor ve beslenme programıdır. Hayatım boyunca her gördüğümden her okuduğumdan bir şeyler katarak doğruyu bulmaya çalışan biri olarak (yukarıda bahsettiğim felsefe parçası olmaya hiç uğraşmadım) P90X teki bu benzerlikten etkilenmemek elde değil. Çünkü bu programda neredeyse her şey var ve aslında Tony Horton bizi yazdığı yazılarda ve "How to Bring it" videosunda mental olarak hazırlıyor.
  P90X Classic, Lean, Double olmak üzere 3 ayrı programdan oluşuyor. Lean daha çok kardiyo ağırlıklı programdır. Vücudunuzun yağ oranı yüksekse özellikle Classic' ten önce buna başlamanız tavsiye edilir. Tabi bu size bağlı eğer bir spor geçmişiniz varsa Classic programa başlamanızda bir sorun olmayacaktır ( ilk 3 gün geçireceğiniz kalp krizlerini saymazsak ). Double ise hızlı yağ yakımı ve kas kütlesi artırmak için olan programdır. Fakat bu program çalışan veya okuyan insanlar için neredeyse imkansız çünkü sizden sabahlar kardiyo öğleden sonra da asıl programı yapmanız beklenir ( sabah zorunlu değil fakat verimlilik açısından önemli ). 
  Ben sizlere kendi yaptığım Classic programdan bahsetmek isterim. http://www.p90xworkoutschedule.org/
linkinde de görebileceğiniz gibi program sağlam bir üst vücut çalışmasıyla başlıyor. Burada önemli nokta şu ki hareketleri videodaki insanlar kadar rahat yapamıyor olmanın şevkinizi kırmaması. Çünkü emin olun onların seviyesine ulaşmak zaman alacaktır. Hz. Tony Horton da özellikle söyler '' not almak önemli '' diye. Yaptığınız hareketlerin isimlerini not alın veya bu pdf.(http://kickass.to/p90x-t7699216.html) dosyasından print edebilirsiniz. Her videodaki hareketlerin isimleri tek tek yazıyor sizde kaç set yaptığınızı kaç kilo kullandığınızı buralara not edebilirsiniz. Önemli olan şey burada zaman geçtikçe güçlendiğinizi görebilmek.
  P90X çok ağır tempolu bir programdır. Başladığınız günden itibaren metabolizmanızdaki değişimler sizi korkutmasın. Bu değişimler sık terleme, normalinizden fazla tuvalete çıkma, erkenden uyumak gibi alışık olmadığınız şeylerle karşılaşabilirsiniz. Haftanın her günü aralıksız spor yapacağınızdan vücudun buna dayanabilmesi için yoga ve stretching uygulamalarını aksatmamanız gerekir. Bacaklarınızın aşırı yorulduğunu hissedeceksiniz ama zamanla buna da alışılıyor ve işin en güzel kısmı da sokak yürüyüşlerinizde hiç yorulmadığınızı hissettiğiniz an oluyor. İlk 2 haftayı atlatın ve p90x ten keyif almaya bakın.
  Önemli noktalardan biri de spor öncesi ve sonra beslenmeler. P90X için hazırlanmış nutrion belgesi mevcut ancak bu ailesiyle Türkiye topraklarında yaşayan insanlar için pek uygulanası program değil. Onun yerine en basit tavsiyem şudur: Beyaz pirinçten uzak durun bulguru deneyin, beyaz ekmekten kaçının çok tahıllı ekmeklere yönelin ( özellikle fırından almaya özen gösterin zira el değmeden hazırlandığı iddia edilen markalarda yoğun kimsayal bulunuyor aklınızda bulunsun ), fast food' ları hayatınızdan çıkartın. Belki bu biraz zor geliyor olabilir ama 2 haftada 1 e indirin. Bana sorarsanız hamburgerinizi evde hazırlamak daha güzel bir çözüm olabilir. Pizza delisiyseniz restorantlarda yemeği tercih edin. Doğal gıdalardan çekinmeyin; hakiki tereyağı, etin üzerindeki yağ, meyvedeki şeker gibi gıdalar vücudumuz tarafından yakılıp kullanılabiliyor dolayısıyla bu gıdaları dozunda almak bize fayda sağlayacaktır. Spor öncesi beslenme kısmında ( tercihen sabah kahvaltısı ) yoğun protein ve orta seviye karbonhidrat almak önemlidir. Kas kütlemizin artması için protein almamız şart. Antrenman için de karbonhidratlar bize enerji sağlayacaktır. Bu demek oluyor ki süt ve yumurta bizim olmazsa olmazımızdır. Ancak kolesterol sorunu olanlar yumurtayı 2 günde 1 yemeğe dikkat etsinler kötü kolesterolünüz (LDL) fırlayabilir. Spor sonrasında da ağır protein yüklenmeliyiz. Bunun için p90x recovery drink, shakeology gibi içecekler öneriyor. Ancak bu size pahalı gelebilir. Onun yerine evinizde rahatça hazırlayabileceğiniz yarım yağlı süt, yulaf ezmesi, tarçın ve tatlandırması için kakao,nesquik veya bal gibi malzemeleri barındıran bir karışımı deneyebilirsiniz. Yani anlayacağınız biz spor yaparken vücuda zarar veriyoruz ve vücudumuzda kasları tutmak için protein desteği alıyoruz bu şekilde vücut yağ yakarken kaslarımızı da dolduruyoruz.
  Apple veya Android uygulamarından kalorimetre gibi programları kullanarak vücudunuzun günlük yaktığı kaloriyi öğrenebilir ve gün boyunca yediğiniz yemeklerinde listesini yaparak kaç kalori aldığınızı hesaplayabilirsiniz. Ben bu program sonrasında tam 10 kilo verdim ve pantolon bedenim 36 dan 32 ye kadar düştü. Sizde programa başlamadan önce beden ölçülerinizi ve kan değerlerinizi not edin. Program bitiminde değerleriniz sizi mutlu edecektir. Aynanın karşısına geçtiğinizde hiç pişman olmayacaksınız ve spor hayatınızda artık olmazsa olmazınız olacak ve bunun için Hz. Tony Horton'a hep beraber teşekkürlerimizi sunacağız. P90X ile ilgili herhangi sorunuzu cevaplamaktan mutluluk duyarım...Bring It !