21 Ocak 2014 Salı

İdealist Olmak, İdealist Kalmak

  Türk Dil Kurumu' nun tanımıyla "ülkü" dür ideal. Yani Fransızca' dan gelme bu sözcük yaşam felsefesini belirtir bir insan için. Maalesef bu sözcük bizim hayatlarımıza çok erken yaşta girer: Hayattaki idealin ne ?
Çok saçma soru olmakla birlikte anlatım bozukluğunun daniskasıdır. Bu efsanevi saçmalığını 14-15 yaşındaki çocuklara sorularak taçlandırır. Aslında cümlenin bir suçu yok bütün sorun bu soruyu soran boş beyinlerde. Neticede bu soruyu entelektüel bir beyin bu şekilde sormaz en azından o yaştakilere. Bence bu sorunun doğrusu " Nerede olmak seni mutlu ederdi ? ". Evet yanlış okumadınız ne alakası var diyebilirsiniz ama buradan alacağınız cevap ve akabinde soracağınız ince sorularla bir çocuğun idealini öğrenmeyip onun kendi idealini öğrenmesini sağlayabilirsiniz. Bunun ne önemi var ? sorusuna gelince " Yahu bu dünya düzeninde idealist olmak çok zor iş " klişesini ortadan kaldırmanın temelinin önce kişiye idealini öğretmekten geçmesidir.
Özellikle Türk gençlerinin ebeveynleri tarafından çok sık duyabileceği oğlum idealist düşünme veya idealist olma telkinleri çok rahatsız edici gelir. Bizde gençlere toplum olarak bir idea (düşünce)  yükleyip sonra bir ideal (ülkü) edinme zorunda bırakıp sonra onları idealist olmaktan vazgeçiren bir anlayış var, burada biraz sıkıntı gözüküyor.
  Kişi kendini bulamadığı takdirde yaşadığı hayat başkalarının hayatları olmaya devam edecek. Gün gelirde önemli kararlar vermek zorunda kaldığında temeli olmayan bir ideale dayandırıldığından yanlış kararlar verebilecek. Böylece kişi hem idealist davranabilmek için yanlış kararlar verecek hemde vermek istediği kararları verdiğinde idealist davranmadığından vicdan azabı çekecek. Ben size soruyorum peki biz hiç mutlu olamayacak mıyız ?
  Bu kadar umutsuzluğun ardından çözüm önerisi sunmak boynumuzun borcu artık. Ebeveynlerin zihniyetinden kurtulmak! Evet anne babalarımız hep bizim iyiliğimizi düşünüyorlar bizde hep buna tav oluyoruz. Fakat düşündüğünüzde annemiz biz erkek çocuklarının halı saha maçı yapmalarını bile aslında istemiyor sakatlık korkusundan. Sizce bu iyilik olabilir mi? Bu sadece korumacılıktır. Bizlere itelenen idealler de hep bu doğrultudadır. Siyasete ilgisiz bırakılmamız, üniversitelerde mühendis, mimar, avukat vs. olmak zorunda bırakılmamız hep korumacı yaklaşımdan kaynaklıdır. Çünkü X kuşağından okumuş olan insanlar hep iyi bir ekonomik durumda oldular. Aynısı Y kuşağından bekleniyor ama şimdi işler değişik. Günümüzde üniversite sayısı inanılmaz arttı ve doğal olarak okuyan insan sayısı da arttı. Bu oranda bakacak olursak okuyan herkesin ekonomik rahatlık kazanma olasılığı bir hayli azaldı.
  Üniversite saçmalıklarının yanı sıra seçtiğimiz iş, arkadaş, eşlerde hep başkalarının dayatmaları üzerine kurulu aslında. Her ne kadar biz farkında olmasak da seçimlerimiz hep '' millet ne der '' filtresinden geçer. O zaman bir tercih yapmamız gerekecek başkasının hayatını yaşayıp başkası gibi ölüp ''idealist'' mi kalacağız ? Yoksa başkasının hayatını yaşayıp kendimiz gibi ölüp idealist mi olacağız? seçim sizin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder