Sabah saat 6 ve ekibimizle birlikte ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsünden Yeşilırmak’a doğru düşüyoruz yollara. Cengiz
Topel anıtı ile birlikte denizi yanımıza alıyoruz ve ardından Soli harabelerini geçip Yeşilırmak’a giden
dik ve virajlı yolları tırmanmaya başlıyoruz. Yeşilırmak a giderken
gündoğumu ile birlikte ilk olarak görkemli görüntüsüyle Vuni Sarayı karşılıyor bizi. Saray Soli kentinin kontrolü için 5.yy da inşa
edilmiş ve M.Ö 449 yılında Yunanlıların
egemenliği Perslerden almasıyla işlevini
yitirmiş. M.Ö. 380 yılında Soli
halkının sarayı yakmasıyla bir daha
yenilenmemiş. Saray’a çıktığımızda
Güzelyurt körfezinin harika görüntüsü ile büyüleniyoruz .
Her ne kadar
bu harika manzarayı bırakmak istemesekte Yeşilırmak bizi bekliyor ve yolumuza
devam ediyoruz. Kıbrıs’ın kurak yüzüne alışık olduğumuzdan Yeşilırmak’a
vardığımızda şaşırıyoruz çünkü her yer yemyeşil ve etrafı tepelerle çevrili, o an aklınızda ‘’ben
Karadeniz’e mi geldim’’ sorusu bile oluşabiliyor. Rum sınırına 3 km olan ve Trodos
dağlarında saklı kalan bu ufak köyün nüfusunun tamamı Kıbrıs Türklerinden oluşuyor.
1974 yılındaki savaşta Rumlara teslim olmayan köylerden biri olan Yeşilırmak, KKTC’nin en zengin tatlı su kaynaklarına sahip.
Deniz kenarında toprağı 50 cm kazdığınızda ufak su pınarlarını görmek mümkün,
hatta deniz sakin olduğunda tatlı suyun oluşturduğu kabarcıkları görebilirsiniz.
Fakat suyun düzensiz kullanımı ve yanlış stratejilerden dolayı su kaynakları da
günden güne azalmış.
Deniz kenarında
bir kahvaltı molası verirken, yerli halktan Kaya Yorulmaz ile muhabbete
dalıyoruz ve ‘Eski Yeşilırmak’ tarihi hakkında ilginç bilgiler de veriyor bizlere. 16.yy da korsanların uğrak yeriymiş bu yerler, denize
dökülen dereden gemilerle içeri girip yerli halka zarar verip gidiyorlarmış bu
yüzden Eski Yeşilırmak dağların içine kurulmuş
ve böylece korsan saldırılarından da uzak kalmışlar. Korsanların zamanla
azalmasıyla köy yavaş yavaş denize
doğru taşınmaya başlamış ve şuan ki
yerini almış. Eski Yeşilırmak askeri bölgede kaldığı için oraya uğrayamıyoruz
fakat önümüzdeki yıllarda halka açılması planlanıyor.
Yeşilırmak’ta
geçim kaynağı tarım, zaten köyde neredeyse her evin bahçesinde meyve veya sebze
ekildiğini görüyoruz. Buranın topraklarının çok verimli olduğu ve ne ekersen yetişeceği rivayet ediliyor. Köyde
daha çok tropikal meyveler, çilek ve kolakas (Kıbrıs patatesi) yetiştiriliyor. Gezimizde özellikle çilek
tarlaları göze çarpıyor, burada yetişen çilekler dünyanın en iyi çilekleri
arasında olduğu söyleniyor.
Deniz
kenarında gezerken gözümüze bir üzüm asması takılıyor. Bu asmanın 1947 yılında Kıbrıs da bulunan gövdesi en geniş üzüm asması olarak Guiness Rekorlar Kitabına girdiğini
öğreniyoruz. Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olan Afrodit’in
buradaki tepelerde yattığı rivayet ediliyor. Deniz kenarından tepelere
bakıldığında , tepelerin diziliş şekli Afrodit’in orada yattığını anımsatıyor.
Köyde hafta sonları
yabancı turistlere rastlamak mümkün. Geçtiğimiz ekim ayında, 7. Sınır kapısı
olan Yeşilırmak kapısının açılmasıyla köydeki turist sayısında artış olmuş.
Köyde az sayıda da olsa restaurantlar ve konaklamak için birkaç ufak pansiyon
mevcut. Önümüzdeki yaz ayında açılacak olan otel ile birlikte köyde turizmin de
artması planlanıyor .
Kıbrıs’ta
farklılık arayanları Yeşilırmak köyü tüm zerafeti ile beklemekte ...