5 Ocak 2014 Pazar

Kıbrıs İskele



   Sırtımızda  kamp  çantaları ile Karpaza bisikletle gidilir mi sorusunun cevabını öğrenmek için  düşüyoruz Karpaz yollarına. Çadırımızı,  yiyeceklerimizi ve ekipmanlarımızı hazırladıktan sonra  sabahın 06:30 unda Karpaza doğru pedallamaya  başlıyoruz. Güzelyurt çıkışında köpeklerin azizliği tempomuzu arttırmak ve uykumuzun açılmasını sağlıyor ve aklımızda yolculuk acaba nasıl bitecek sorusu ile hızlanıyoruz..



   Lekoşa-Güzelyurt yolunda hesaba katamadığımız şiddetli rüzgar,  hızımızı önemli derecede yavaşlatmaya ve molalarımızı arttırmaya neden oluyor ve  Lefkoşaya hesapladığımızdan 1,5 saat gecikmeli varıyoruz. Bu yolda bizi üzen bir durum daha var ki yolda gördüğümüz hayvan ölüleri.  Sürücülerin dikkatsizliğinden mi yoksa bölgenin konumundan mı bilemiyorum  her kilometrede bir  hayvan ölülerine rastlamak biraz can sıkıcı oluyor. İnsanlar bu konuda biraz daha dikkatli olunmaya davet ediyoruz. Mola verdiğimiz ve yol tarifi sorduğumuz yerlerde  insanların bize ‘’Karpaza  neden araba ile gitmiyorsunuz manyak mısınız ‘’ demesi sıradan bir durum oluşturmaya başlıyor,  maceracı ruh kavramından uzak oldukları için işin sonunda anlaşamıyoruz tabi.


   Ve sonunda İskele yolu tabelasını görüyoruz ve doğru yolda olmanın sevinci ile yolumuza devam ediyoruz. Lefkoşa yolundaki rüzgarın yorucu etkilerini yavaş yavaş hissediyoruz ve hızımızdaki düşüşe engel olamadığımızdan yavaş tempoda pedallamak  zorunda kalıyoruz. Konaklama yerimiz olan İskeleye gecikme ihtimali biraz endişe verse de , fazla gecikmeden  İskeleye varıyoruz. Karanlığın çökmesinden dolayı dinlenmeye vakit ayırmadan hemen çadırımızı kurmaya koyuluyoruz. Dalgaların yumuşatıcı sesi ve yorgunluğun etkisi ile güzel bir dinlenme ve uyku ile günü bitiriyoruz. Ertesin gün sağlık sorunlarımızdan dolayı Karpaz’a kadar gidemeyeceğimizi anlıyoruz (kondisyonun uzun yolda önemini daha net kavrıyoruz) ve onun yerine İskele’yi keşfetmeye karar veriyoruz. 


   İskele, Mesarya Ovası ile Karpaz-Yarımadasının keşistiği, Mağusa’ya 20km, Lefkoşa’ya 55km mesafede olan yeşilin mavi ile buluştuğu şirin bir sahil kasabası. Bölgede birçok turistik tesis, balıkçı restaurantı  ve müze bulunmakta.  Kıyıdaki balıkçılarla yaptığımız sohbette İskele hakkında biraz bilgi alma şansımız oluyor. 1974 öncesinde Rum halkının yaşadığı bu yerin adı ‘’Trikomo’’muş  daha sonra 1974 barış harekatı ile birlikte Güney’den Kuzey’e toplu göç başlatan Larnaka Türk halkı bu sahil kasabasına yerleştirilmiş ve o tarihten beri burası ‘’İskele’’ olarak adlandırılmış.

   Sabah kalktığımızda ilk ilgimizi çeken şey amatör balıkçılar olmuştu. Kamp kurduğumuz yerin hemen yakınındaki sahilden   her pazar balıkçılar arabaları ile birlikte getirdikleri kayıkları ile  buraya balık avlamaya geliyorlarmış. Aslında bu bizim için biraz şaşırtıcı olmuştu çünkü Kıbrısta ilk defa bu şekilde balık avlamaya gelenleri görmüş olduk. Onlardan öğrendiğimiz kadarıyla buralara  balık çitfliği kurulmak isteniyormuş fakat yerli halk bunun turizmi etkileyeceğinden  bu konuda direnişteymiş. Bize dünyada çok az benzeri bulunan Kireç Anataşı Florası olarak adlandırılan kayalıktan bahsediyorlar. Kayalıkta bulunan ve nesli tükenmekte olan Kıbrıs’a özgü bitkileri korumak amacıyla 2000 yılında İskele Doğal Hayat Bilgi Merkezi kurulmuş bu kayalığın yanına  (ulaşım sorunu yaşadığımızdan bu güzel yeri ne yazık ki göremiyoruz).  

   
   İskele’nin içine ilerlediğimizde İskele İkon Müzesi eski adıyla Panayia Theodokou Kilisesi’ne rastlıyoruz. Bizans döneminde yapılan  beyaz mermer taşı ile Franko-Bizantin mimarisi taşıyan kilisede 91 adet ikonlar (Ortodokslarda görülen İsa, Meryem veya azizlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılan dinî içerikli resimleri) bulunmakta.




   Daha sonra rotamızı İskeleye 5 km uzaklıkta olan Boğaz kasabasına çeviriyoruz.  Boğaz ufak fakat çok etkileyici bir kasaba, harika balıkçı restaurantları, ufak  barı ve sevimli balıkçı  sığınağıyla görülmeye değer ve bunların sadece 50 metre çapında bir çember içine sığmış olması çok hoş bir görüntü oluşturuyor. Kasabada bunların yanında birkaç ufak otel ve bir plajı da bulunmakta. Karpaz’a giderken buraya uğrayıp  denize karşı olan restaurantlarında  balığınız yerken bir yandan sevimli balıkçı sığınağını seyredip ve bir yandan gün batımını izlemek size  mükemmel bir an yaşatacaktır.



    Belki de sağlık sorunları yüzünden Karpaz’a ilerleyememek bizim için bir şanstı çünkü İskele’nin ve çevresinin bu yanlarını görmeden ilerlemiş olacaktık. Bu gezi araba ile giderken yolda ne kadar çok şey kaçırdığımızı bana bir kere daha hatırlattı ve daha Karpaz yolunda böyle güzellikler varsa kim bilir oraya gidene kadar yol üstünde ne kadar harika yerler vardır düşüncesi beni daha da heyecanlandırdı…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder